Atunis’in Kurulması Ekonomik Hayat ve Çözüm Önerileri
Business Channel Türk’ün bu ayki yayınında Atunis’in neden kurulduğunu, hangi alanlarda hizmet vereceğini, ekonomi ve iş hayatındaki algılayışına istinaden çözüm getirmek istediği konulara ayırıyorum.
22 yıllık profesyonel ve 19 yıllık dünya çapında İK yönetim ve danışmanlık tecrübesinin yanında, hem bölgesel, yerel uzmanlıkların geliştirilmesine sağladığım katkı hem de 300’den fazla yerli ve küresel operasyonları olan firmaların iş hedeflerine ulaşmalarında ülkemizde ilk defa uygulamaya alınan projelere verdiğim desteğin ardından bağımsız bir yapı ile daha derin ve genişlemesine hizmetler vermek ve bilgi birikimimi İK alanında kariyer hedefleyen gençlerle paylaşabilmek adına Atunis Danışmanlığı kurdum.
Müşterilerimize butik ve kişiselleşmiş hizmet götürme hedefiyle yavaş ve emin adımlarla büyüyerek ekibe ve bizlerle birlikte çalışanlara bol yenilikçi ve keyifli bir yolculuk yaşatmak istiyorum. Ekonomi hayatında iktisadiyat içerisinde olan herkesin bire dünya görüşü ve vizyonu mutlaka vardır. Çalışma hayatı içerisinde olan İK profesyonellerinin de var. Eşitlik, adalet ve özgürlük rotasında Altı Ok değerlerine sadık, dengeyi korumaya çalışan, ülkemiz içinde işveren ve çalışan arasında bir köprü kurmaya çalışan bir konumda olmaya gayret ederek bugün bazı derinliklere ulaşmış olmanın karşılığını piyasaya verme niyetindeyim. Zira emeğin olduğu yerde emeği idare eden, idare edenin olduğu yerde de kanunlar ve haklar tüm dünyada ön plana çıkmaktadır.
İdare eden tarafın hedefleri ile çalışan kesmin beklentilerinin uyuşması ise ülke ekonomisinin kalkınması adına en önemli hedeftir. Bunun içerisinde bir de devleti idare edenlerin hedefleri ve eğilimleri eklendiğinde çok çeşitli, çok sesli bir iktisadi hayat ön plana çıkmaktadır. Bu çok çeşitliliğin bir uyum içerisinde idare edilmesi için ise ekonomi ve devlet idaresinde belirli bir seviye uzmanlığı geliştirebilmişlerin görevi ve ödevi olmaktadır. Bu çok sesliliği iyi analiz edip, ülke ekonomik akışı ve eğilimleri dışarıdan iyi görüp onun içerisinde yer alarak bir denge sağlamak, yeni yönlerin görüşlerin öne çıkmasına ön ayak olmak amacıyla farkındalık yaratmaya çalışarak yolumuza çıkmış bulunuyoruz.
İlk farkındalık yaratmak istediğimiz konu ise elbette yüksek enflasyon, gelir adaletsizliği, yüksek büyük şehirde yaşam maliyeti, her yerde giderek düşen hayat standartları, özel sektörün dövize bağlı borçlarından ötürü zorlanışı geliyor. Bu hususun çalışma hayatında yer alan emekçinin hayatına yansımasına baktığımızda bazı tespitlerimiz ve çözüm önerilerimiz var. Ücret ve Yan Faydalar dünyasına girdiğimizde bu alanda önemli bir baskının ücret artışlarında olduğunu görüyoruz. Bunun yanında, şirketin iyi giden büyüme oranı ve bunun karşılığında verebileceği prim tutarlarında artış beklentisi de diğer esas önemli beklenti olmaktadır.
Büyüme daha çok hangi sektörlerden geliyor diye baktığımızda ise iktidarın destek verdiği ihracatla büyüme modeline istinaden, son 10 yılda giderek artan yüksek kur ile ihracat odaklı şirketlerin yurtdışına satışla elde ettikleri döviz geliri ile önemli büyüme oranlarına ulaştıklarını görüyoruz. Aynı zamanda özel bankalarda ve teknoloji şirketlerinde de önemli büyüme oranları olduğunu görüyoruz.
Bunun yanında ithalata bağımlı olan sektörler ise artan maliyetlerini fiyatlara yansıtmak durumunda kaldığından esasen enflasyonu yaratan sonucu getirmektedir. Birçok sektör bunun içinde ihracatların da olduğunu düşünürsek özellikle Batı’dan tedarik edilen ürün ve hizmetler dolayısıyla yükselen maliyetler ile karşılaşmış ve bu husus istihdamın artmasına enflasyon oranında ücret artışı yapılmasına engel olmuştur. Türkiye genel olarak ithalata bağımlı bir ülke olduğu için bu konuda ekonomik önemli bir darboğazdan geçmektedir. Devlet ihaleleri vb. diğer imkanlardan da faydalanamayan pek çok şirket ve girişim, çalışan iş gücünün harcama imkanları daraldıkça kendi ürün ve hizmetlerinin satışını yapmakta da zorluk çekmektedir. Tasarrufa dayalı ve milli ekonomi prensiplerinin tatbikine odaklanmak yerine ihracata dayalı ekonomi modelinde ısrar edilmesi ise çalışma hayatındakilerin ekonomik gidişata adapte olmasını zorlaştırmakta ve hatta koparmaktadır.
Zor zamanlara rağmen gelirlerini hızlıca yükselten firmalar ise ücret seviyesinin belirlenmesinde ülke genelindeki olan ücret seviyesini uygulamayı tercih ettiği için (ve diğer kariyer gelişim, büyüme için yatırımlar vb. kısımlara kaynak ayırmayı tercih ettiği için) bu firmalarda çalışanların da genel olarak işe olan aidiyetinin düştüğü, işe bağımlılığının azaldığı, kamuda çalışarak belirli bir standart ve tempoda çalışmayı tercih edebileceği bir dönemden geçilmektedir. İhracat odaklılığın yanında girişimciliğin, özel sektör uygulamalarının ve milli ekonomik bütünlüğün korunması politikalarının sağlıklı ilerleyebilmesi adına 2023 ve sonrasındaki iktisadi hayatımızın idaresinde tüm ekonomistlere önemli sorumluluklar düşmektedir.
Bu tespitlerimizin ardından bizlerin konsantre olacağı alan Türkiye’deki yabancı veya yerli firmalarda çalışan emekçilerimizin işe olan aidiyeti, motivasyonu ve kaliteli iş gücünün iş gücünde tutularak verimli bir şekilde çalışmasına nasıl katkıda bulunabileceğimize dair konular olacağını belirtmek isterim. Kamuda çalışanlar için de geçerli olabilecek çözümlerle ülke geneline yaygınlaşabilecek danışmanlık hizmetlerini sunmayı hedeflemekteyiz.
Değinmek istediğimiz bir konu ise Yan Faydaların yönetimi olacaktır. Sağlık Sigortalarından şirket araçlarına, ev fiyatlarından, yemek masraflarına kadar birçok kalemde enflasyon oranının çok üzerindeki maliyet artışları yaşanmaktadır. Bu artışlar karma ekonomi düzenini bozmakta ve iktisadi politikaların işleyişinde güçlükler vermektedir. Bu nedenle, işverenlerin çalışanlara bu alanlarda daha fazla ödül imkanı vermesi gerektiğine inanıyoruz ve devletin de daha fazla teşvik ile bu alanda yeni imkanlar yaratmasının gerektiğine inanıyoruz. “Esnek Ödül” adını verdiğimiz programımız ile çalışma hayatı içerisindeki tüm emekçilerin istediği yan faydayı istediği gibi şekillendirebileceği, değiş-tokuş imkanından faydalanarak aile ekonomisine, bireysel harcama önceliklerine odaklanabileceği bir imkân yaratmak istiyoruz. Bu program içerisinde devletin teşviklerle desteklediği tüm yan faydalardan işverenlerin de faydalanması mümkün olabiliyor ve tasarruf elde edebiliyor. Çalışanlar da teşviklerin yanında indirimlerden de faydalanarak standart olarak şirketinde ona sağlanan paketinin yanında yan faydalardan azami kazanç elde edebiliyor.
Bunların yanında bir de EYT dolayısıyla çalışma hayatından uzaklaşmak durumunda kalan deneyimli insanların iş hayatına tekrar kazandırılması, oradan tutundurulması, eğer sözleşmesi sona erdirilmek isteniyorsa bunun hemen değil belirli bir süreç içerisinde bir planlama doğrultusunda iş aktarımı yaparak ve bilgi-tecrübesini astlarına aktarmasını sağlayarak yapılması gerektiğine inanıyoruz. Sadece EYT değil, aslında bu problem iş hayatımızda her zaman vardı. Emekli olduktan sonra ülkemizde alınan emekli aylıkları, büyük şehirlerdeki pahalılıkta büyüklerimizin geçinebilmesine yetmemektedir. Uzunca yılllar çalışmış insanların emeklilik hayatında yaşadığı zorluklar, çalışma hayatındaki gençlerin çalışırken yaşadığı düşük ücret ve hayat standardı zorluklarıyla birlikte “ben ne için çalışıyorum” sorusunu daha da derin düşünmelerine sebep olmaktadır. Bu dengesizliklerin farkındalığını yaratabilmek adına ve bu hususta bize özel geliştirilebilecek yeni yaklaşımları sunabilmek adına Atunis Danışmanlık’ın sloganını “Yenilikçilik Zorlukları Sever” olarak belirledik. Bir sonraki sayılarda hem Esnek Ödül programımızın hem de diğer sunmak istediğimiz yeni hizmetlerimizin avantajlarından daha fazla bahsedeceğiz. Sağlıcakla, huzurla kalınız.
Atatürk’ün İzmir İktisat Kongresi açılış söylevindeki şu sözleriyle yazımı bitirmek istiyorum:
“Efendiler! Hiç kimseden fazla bir şey istemiyoruz. Dünyanın her medenî milletinin tabiî olarak sahip olduğu şeylerden bizi mahrum etmemelidirler ve haklarımızı vermelidirler. Çünkü hakkımız tabiîdir, kanunîdir, mantıklıdır ve bize gereklidir. Biz, bu haktan vazgeçmeyeceğiz ve ne kadar haklı isek bu hakkımızı savunmak ve korumak için de memleketimizin, milletimizin yeteneği ve gücü o kadardır. Efendiler, görülüyor ki, bu kadar kesin ve yüksek bir askerî zaferden sonra bile bizi barışa kavuşmaktan engelleyen nedenler, doğrudan doğruya ekonomik nedenlerdir. İktisadî düşüncelerdir. Çünkü bu devlet, bu millet iktisadî hâkimiyetini sağlarsa o kadar kuvvetli temel üzerinde yerleşmiş ve yükselmeye başlamış olacaktır ve artık bunu yerinden kımıldatamazlar. İşte düşmanlarımızın, gerçek düşmanlarımızın, bir türlü rıza göstermedikleri budur.
İktisadiyat diyoruz; fakat arkadaşlar, iktisadiyat demek, her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insan varlığı için ne gerekse onların tamamı demektir. Ziraat demektir, ticaret demektir, emek demektir, her şey demektir. Bütün bu konularda şimdi memleket ve milletimizin ne halde olduğunu sizler çok güzel bilirsiniz. Nitelendirmek istemeyeceğim. Bunda başarılı olabilmek için gerçekten memleketin ve milletin ihtiyacına uygun ana program üzerinde bütün milletin birlikte ve denk olarak çalışması gerekir. Yüce Heyetiniz bu ilkelerin en kıymetlilerini inşallah bulup ortaya koyacaksınız. Arkadaşlar, bence yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün ilkeleri, bütün programları iktisat programından çıkmalıdır. Çünkü demin dediğim gibi her şey bunun içinde yerleşmiştir. Bundan dolayı evlâtlarımızı o şekilde eğitmeli ve terbiye etmeliyiz, onlara o şekilde bilgi, anlayış vermeliyiz ki, ticaret, ziraat ve sanat dünyasında ve bütün bunların faaliyet alanlarında verimli olsunlar, etkili olsunlar, çalışır olsunlar, ameli bir organ olsunlar.”